İnsanlık...!
Ve hiçbirimiz temiz değiliz artık...
Kin tutmuş kalpleri taşıyor, çıkarlar üstüne kurduğumuz hayatları yaşamaya çalışıyoruz. Menfaatlerimize sevmek,yalanlarımıza da mutluluk adını vermişiz. Kalp kırmayı kendimize bir görev bilip insanlığımızı sağa sola savurur duruma gelmişiz. Herkes içinde taşıdığı yarayı başkasıyla kapatma derdine düştüğünden beri, gözlerimizin altı kibire şişmiş, kimseyi göremez olmuşuz. En önemlisi de "İNSAN gibi yaşayalım derken, İNSAN OLMAYI UNUTMUŞUZ."
Artık yaşanılır yer değil dünya...
"Çocukluğumu geri verin" diye avaz avaz bağırasım var.
Benim çocukluğumda yaşanılır bir yerdi bu dünya. Bir kere yağmur o zamanlar insanları temizlemek için değil, toprak koksun diye yağardı.
Parklara çocuklar dolardı. Herkes payına düşeni almayı bilirdi. Kimse de daha fazlasını istemezdi. Bir kuru ekmeğe şükreder gibi herkes başına gelen acıyı çekmeyi bilir, en sevdiği tatlıyı bölüşür gibi mutluluktan payına düşeni alır, köşesine çekilmeyi bilirdi.
Kimsenin kimseden gizlisi saklısı yoktu. "Kimin zengin olduğunu da bilirdik, kimin zengin bir yüreği olduğunu da."
Papatyalar bile dalında güzeldi o zamanlar. Şimdi tıpkı insanlar gibi mevsimler de değişti.
Şimdilerde ne zaman yaz gelecek ya da ne zaman kış gelecek diye söylenip durur olduk. Hep bir baş kaldırış hep bir yetersizlik var hepimizde. Halbuki o zamanlar yazları karpuzun çekirdeğini kimin ayıklayacağını düşünerek, kışları da yaptığımız kardan adama süpürge bulmaya çalışarak geçirirdik.
Eskiden sokak oyunlarımızın bile bir zamanı vardı. Gündüz yakan top oynardık, gece saklambaç. "Şimdi ne türlü türlü oyunlar dönüyor o sokaklarda." Bırak çocuk olmayı, kocaman adam olsan bile için rahat çıkamıyorsun dışarıya. Bir tarafın maganda kurşunu, diğer tarafın yankesiciyle dolu. Bir tarafı sahte bir dilenci tutmuş, diğer tarafı ise umut tacirleri
Dedim ya, dünya eskiden yaşanılır bir yerdi. Yokluk nedir bilmeden büyüttüler bizi. "En büyük zenginliğimiz de SEVGİydi."
Şimdi sokaklar tıka basa yalnızıkla dolu. Her caddenin sonunda senden bir çıkarı olan insana varıyorsun. Üstelik üstü başı kir içinde kalan çocuklar da kalmadı artık. O günleri çok arıyorsun.
Artık insanlar derdini tanımadığı insanlarla paylaşma derdinde. En yakınına güvenmek diye bir şey kalmamış. Sahi güvenmek demişken, bir insan başka bir insana ne şartta güvenir? Hep yanında olacağına inandırdığı zaman mı, yoksa güvenecek bir insan eksikliğini hissettiği zaman mı? Sanırım güvenecek bir insan eksikliği hissettiği zaman.
Çünkü bu kadar insan yanılmış olamaz. Hepimiz bir insana güvenmek istedik ve güvendik. Güvendikçe de kaybettik.
Peki biz insanlar neden hep yalnızlıktan yakınırız?
Yalnız kaldığımızda aklımıza getirdiklerimiz yüzünden belki. Belki de yalnız başımıza kalınca yüzleştiğimiz gerçekler yüzünden. Oysa yalnızlık mecburiyet değil, tercih olmalı. İnsan başkasına alışmadan önce yalnızlığa alışmalı. Gerçek şu ki yalnızlık güçlendirir insanı. Sen de paylaşma yalnızlığını. Bir çıkış kapısı gibi görüp başkalarına sarılma.
"Ya yalan olursun ya da yara alırsın." Hem inan bana yalnızlığı seversen, daha az yanılırsın.
Artık hepimizin aklını başına toplama vakti. Madem çocukluğumuzu geri vermiyorlar, biz de çocukça yaşamayı öğrenelim. "Bırakalım gönül almak bu kadar pahalı olmasın. Bırakalım kalp kırmak bu kadar pahalıya mal olmasın."
Hem sevmek de zor değil, sevilmek de. Uzattığın ellerle kin tutmaktan vazgeç artık. Bırak dünya işlerini bir kenara.
Hepimiz öleceğiz nasılsa. Ölünce iyi bilsinler seni, yaşarken kötü değil.
"Senin güzelliğin, senin güzelleştirdiğin insanlardan gelsin. Belki bu sayede çevrendeki insanlar da gelişigüzel sevmekten vazgeçer. Ne dersin?"
Bazen kızmıyor da değilim ben ve benim gibi düşünen insanlara. Bırak bu dünyayı, ne hali varsa görsün. Ama olmuyor işte. Göz yumamıyorsun kötülerin güçlü olmasına...
Zenginin fakir üstünde güç kurmasına. Bir şeyler değişmeli diyorsun kendi kendine. Sonra da kendinde olan ama çoğu insanda olmayan bir yanın geliyor aklına:
İyi niyet.
Kimisi o iyi niyeti kulanmaya kalkıyor, kimisi de senin gibi iyi niyetli olamıyor. En sonunda da ne halin varsa görüyorsun işte...
İnsanoğlu insanlığı öldürebilecek kadar korkak olmasaydı, yine de dünya yaşanacak bir yer olabilirdi.
Ama sen beni yanlış anlama.
İsyanım yok Yaradan`a
Benim isyanım yeryüzündeki yasalara.
Keşke insanlığı öldürmek de suç sayılsa...