Millette Saygı Kalmamış Mirim...
Bu çeşidin de adi olan, fakat son derece gizli olan kısmı, amelinden, ibadetinden veya ilminden dolayı veya kendisine verilen dinî, tasavvufî bir vazife sebebiyle insanlardan farklı muamele beklemektir. Mesela, karşılaştığı kimselerin önce kendisine selam vermelerini, saygı ve güleryüzle muamele etmelerini, ihtiyaçlarını karşılamalarını, alış-verişte kendisine müsamaha göstermelerini, meclislerde kendisine yer vermelerini, kendisini övmelerini istemek bu kabildendir. Böyleleri, aslında ihlâsla yapmaya çalıştığı ve hatta kimsenin duymasını istemediği amelleri sebebiyle insanlardan hürmet bekler. Kendisine herhangi bir vazife verilmeseydi veya ibadeti, taati olmasaydı bu saygıyı beklemeyecekti. Mesela müminlere sohbet eden böyle bir kişi, kendisinden daha iyi sohbet eden biri ortaya çıkar da cemaat ona yönelirse son derece üzülür. Oysa dini anlatmak maksadıyla sohbet etmiş olsaydı, buna üzülmek bir tarafa, sevinecekti. Çünkü Allahu Tealâ, dinin daha güzel anlaşılmasına vesile olan birini kendisine yardımcı kılmıştır. Bu duruma üzüntü duyan sohbetçi, insaf ile hareket edip o zamana kadar yaptığı sohbetlerin riya olduğunu anlamalı ve bunu ömrü sona ermeden anladığı için de şükretmelidir. Bu anlattıklarımız, bu sıfatları taşıyan şahısların beklentileri açısındandır. Yoksa böyle şahıslara, Allah ve Rasulü’nün ve onların sevdiklerinin hatırı varken hürmetsizlik etmek de ayrı bir edepsizliktir.