Hayati sevmek...
Üşümüştü elleri, küçük bedeni.Nefesini üfleyerek ovuşturuyordu ellerini , geçmek bilmez saatlerin bugün de geçeceğini düşünerek. Zihninde güzel bir anı; eve gitmiş, poşetinde ekmek, süt, yumurta. Kendisi ,kardeşleri yüzleri pembe pembe. Sobanın yaydığı sıcaklıkla bedenleri gevşemiş. Herkes mutlu, birarada ailesi. Karnı tok ,sırtı pek.
"Ver bakalım bir tane simit", sesiyle kendine geldi çocuk. Karşısındaki öğretmeniydi.Ne yapacağını şaşırdı, heyecanlandı. Yaptığında yanlış birşey yoktu ama korktu işte. O şimdi evde olmalı, öğretmeninin verdiği ödevleri yapmalıydı. Suçlu bir çocuk edasıyla gözlerini aşağı indirirken, öğretmenine simidi uzattı. Öğretmeni simidin parasını verirken çömeldi, öğrencisinin gözlerinin içine baktı;
"Üzülmek bize yakışmaz. Biz doğacağımız ortamları seçemeyiz, ancak yaşayacağımız ortamları seçebiliriz. Bundan sonra nasıl bir hayatı yaşamak istiyorsan onun için hayata dört elle sarılmalı ve hakettiğin hayatı yaratmalısın", dedi.
Evet , öğretmeni haklıydı.Doğacağı ortamı kendisi seçmemişti. Annesinin hastalığını, babasının yokluğunu...Bunlar hayatın kendisine ikramlarıydı. Ya isyan edecek ya da dört elle sarılacaktı hayata. Ya nefret edecek ya da sevecekti hayatı.
O sevmeyi seçmek istiyordu. Ama nesini sevecekti. Elinde olana baktı; bir tepsi simit. Ümitsizce biraz daha düşündü. Bu hayatı sevmek için daha fazla şeye ihtiyacı vardı. Cebindeki birkaç bozukluk dikkatini çekti o anda , elinde oynuyordu. Bugün kazanmıştı onları ,alınteriydi. Sevindi. Daha çok şeye ihtiyacı vardı bu hayatı sevmek için... Derme çatma evini düşündü biran,ısındığı ,güvende olduğu, karnını doyurup uyuduğu. Gülümsedi. Kardeşlerini düşündü sonra, onlara sarılıp ısındıklarını, güldüklerini düşündü. Güzel bir gülümseme yayıldı yüzüne. İçine tatlı bir sıcaklık düştü. Anacığı geldi aklına , yoktan var eden, yemeyip yediren. O anda arkadaşları beliriverdi gözlerinin önüne. Tenefüslerde bir gazoz kapağının ardından nasıl da koştuklarını , futbolun kralını yazdıklarını hatırlayıverdi. Düşündükçe bu hayatı sevmek için , ne kadar çok şeye sahip olduğunu görmeye başladı çocuk. Sonra ayağına baktı. Patlak ayakkabının içindeki ayağına. Ne kadar da güzel gol atıyordu. Sevindi. Bu ayağa sahip olduğu için sevindi, bu kola, bu bedene, bu yüreğe, bu zekaya sahip olduğu için sevindi çocuk. Bu hayatı sevmek için ne kadar da çok sebebi vardı.